Doğu Akdeniz’in önemli ticaret ağları üzerinde bulunan, ülkenin tarım, ekonomi ve sanayi açısından en kalkınmış bölgelerinden biri olan Çukurova’nın merkezinde bulunan Adana, Türkiye'nin dördüncü büyük metropoliten alanıdır. Bölgedeki bu güçlü ekonomik yapının başat aktörlerinden biri olan Adana Ticaret Odası (ATO), bu coğrafyada kurulan ilk ticaret odalarından birisidir.
Ticaret pratiğinin koşullarını belirlemeyi, tüccarlar arasındaki rekabeti ve piyasa koşullarını regüle etmeyi hedefleyen ATO’nun 1894 yılına kadar uzanan köklü geçmişi, kentin belleğine ve karakterine de sirayet etmiş olup, yeniliklere açık yapısı nedeniyle günümüzde de girişimci ruhları teşvik eden, üretken ve dinamik pek çok şirketin üyesi olduğu, güçlü bir kimliğe sahiptir. Bölgenin yüksek refah düzeyini ve ekonomik zenginliğini temsil eden ATO, yarışmaya açtığı Hizmet Binası sayesinde, yalnızca kentteki yoğun ticari faaliyeti cisimleştirmiş olmakla kalmayacak, ülke genelinde yarattığı ekonomik sermayeyi, kentin sosyal ve kültürel sermayesine nasıl dönüştürdüğünü de görünür kılacaktır.
Yeni Hizmet Binası bir yandan ATO’nun dinamik yapısını ve güçlü kimliğini dışa vurur iken, diğer yandan da bölgeden aldıklarını kente yeniden sunacak bir anlayışla ele alınmıştır. Günümüzde Merkezi İş Alanı niteliği kazanmakta olan, kamu binalarının yoğun olarak bulunduğu eski sanayi bölgesinde yer alan ATO Hizmet Binası, kuzeyindeki Milli Mensucat Fabrikası’nın renovasyonu sonrasında bölgenin kültürel bir merkez kimliği kazanmasında da doğrudan etkili olacaktır. Mevcut kentsel yapı, bölgenin henüz bir çekim noktası, kültür odağı olarak gelişmesine uygun fiziksel kurguya sahip değildir. Adana-Mersin Otoyolu ve 60012 Sokak ile ayrık düzende yapılaşmış yarı-kentsel dokudan ayrılan, otoyol boyunca birbirinden bağımsız olarak zaman içinde gelişmiş tekil yapılar yığınının oluşturduğu bu seyrek kentsel doku içerisinde bir nirengi noktası, kültürel çekim noktası oluşturmak amacıyla, kentsel bellekte izi olan Milli Mensucat Fabrikası’na kadar devam eden nitelikli bir kamusal boşluk yaratmak kültürel sermayeyi görünür kılmanın temel motivasyonlarından biridir. Adana-Mersin Otoyolu boyunca zemin kotunda oluşturulan kesintisiz kamusal boşluk sayesinde, kültür ve sanat kompleksine dönüştürülen Milli Mensucat Fabrikası’nı kentlilerin görüşüne ve erişimine açmak, kentin kültürel sermayesini görünür kılmak anlamında önemli kentsel stratejilerden biridir. Kentin tarihi, sosyal ve kültürel yaşamına dahil olabilmek, çevresine referans oluşturabilmek ve yer aldığı bölgenin nitelikli dönüşümüne katkı koyabilmek amacıyla ATO Hizmet Binası kompakt bir formda tasarlanarak, tüm zemini kentsel karşılaşmaların yaşanacağı kesintisiz peyzaj yüzeyi olarak ele alınmıştır.
Çevresini saran, içe dönük parseller düzeninde oluşmuş kentsel örüntü içinde yarattığı bu kısa devre sayesinde, hem kentlilerin kültürel programlara erişimleri sağlanmakta, hem ekolojik anlamda sürdürülebilir bir kentsel yüzey oluşturulmakta, hem de kente üretken bir kamusal boşluk sunulmuş olmaktadır.
Adana kentinin bir zamanlar sahip olduğu, Doğu Akdeniz mimarlık kültürü içinde biçimlenmiş zengin geleneksel ve modern mimari repertuarın hızla kaybolduğu bir kentsel bağlam ve niteliksiz yapı stoku ile çevrelenmiş bir bölge içinde yer almak, hem yakın çevredeki dokuya hem de bu dokuyu oluşturan mimari konvansiyonellere karşı bir mesafe geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Oluşturulmak istenen bu zihinsel ve pozisyonel mesafe nedeniyle, olabildiğince kompakt bir form ve zeminden yükseldikçe çevresine giderek kapanan, kendi yarattığı iç güzelliğe odaklanan bir kurgu önerilmiştir.
Kapanılan dış dünya ile yaratılmak istenen iç dünya arasındaki bu gerilim, deneyimsel olduğu kadar algısal ve programatik kurguda da bilinçli olarak devam ettirilmiştir. Kentsel karşılaşmaların yaşanacağı kesintisiz peyzaj yüzeyi olarak kurgulanan zeminin geçirgenliği ve mekânsal saydamlığı karşısında havada asılı kalmış algısı üreten kütlenin masif ve monoblok olarak ele alınışı, merak duygusunu tetiklemek ve tansiyonu artırmaya yönelik bir taktiktir. Üretken bir kamusal boşluk olarak kurgulanan ve Milli Mensucat Fabrikası’na kadar ısrarlı bir biçimde uzatılan zemin yüzeyi, kesitte de manipüle edilerek kamusallığın yapı içinde farklı kotlara ulaşması hedeflenmiştir. Kamusallığı -1. bodrum kattaki Konferans Salonu, Ticaret Müzesi ve sergileme alanlarına ve ara katta yer alan restorana kadar ulaştıran yüzeyin bu kesintisiz sürekliliği, erişilebilirliği ve yapının mekânsal saydamlığını artırmaya yöneliktir.
Kentlilerin erişimine açık olmayı temsil eden şeffaflığın üst katlarda giderek azalması, yapının programatik kurgusunun okutmaya yöneliktir. Ofis katlarını ziyaret eden kentlilerin her katı çepeçevre saran sirkülasyon hattını kullanarak, hem yapı ile kabuk arasındaki gerilimli ara-mekanı deneyimlemeleri hem de üst katlara çıktıkça azalan şeffaflık ile birlikte mahremiyetin de giderek arttığını hissetmeleri hedeflenmiştir.
Tansiyonu bir kez daha artırmak ve mimari atmosferi zenginleştirmek amacıyla, kabuk yoluyla dışarıya kapanan monoblok kütlenin içinde tümüyle şeffaf bir avlu yaratılmıştır. Adana’nın dinamik ticaret hayatını ziyaretçilere sezdirirken yapının iç dinamizmini de görünür kılan, gün boyunca çalışanların gerçekleştirdikleri performatif hareketlerin gözlemlenebildiği bu iç avlu, görsel zenginliğinin yanı sıra sahip olduğu “çökük bahçe” sayesinde hem iklimsel açıdan yapıyı serinletmekte, hem de kesintisiz hava dolaşımına izin veren boşlukları nedeniyle etkin bir pasif iklimlendirme sağlamaktadır.
Çevrede bulunan konvansiyonel iş merkezi yapılarına ve jenerik yapı stokuna karşı zihinsel bir mesafe oluşturmak, bölgedeki materyal kültürünü ve tektonik belleği yeniden canlandırmak amacıyla, yapının dış yüzeyinde -Milli Mensucat Fabrikası’nda olduğu gibi- tuğla malzemenin kullanılması öngörülmüştür. Uzaktan masif olarak algılanmasına karşın yapıya yakınlaştıkça, farklı renk ve dokudaki tuğlaların yarattığı tektonik zenginliğin ortaya çıkacağı, dolu ve masif etkinin yerini hızla kabuk yüzeyine ve dokusal derinliğe bırakacağı öngörülmektedir.
Arsa Alanı | 3.860 m2 |
Toplam Inşaat Alanı | 9.879 m2 |
Tasarım Ekibi | Metin Kılıç, Dürrin Süer |
Proje Ekibi | Nur Kaplan, Fulya Selçuk, Burak Coşkun, Dilan Erdoğan |
Proje Yılı | 2014 |
Danışman | Deniz Güner |